Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Olmak ya da Olmamak.

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Olmak ya da Olmamak. Empty Olmak ya da Olmamak. Çarş. Haz. 13, 2012 4:15 pm

Larissa Barrett

Larissa Barrett
Ingenious | Tiro
Ingenious | Tiro

2.İlk defa ruhunla karşılaş. { Tasvir et. Nasıl bir hayvan olduğunu vs. }
Yer; İstediğin herhangi bir yer.
Kişiler; Yalnızca sen.


Evde yalnız kalıp kendi kendine düşünebildiği nadir anlardan biriydi. Babası her zamanki gibi işine gitmiş annesi de arkadaşlarıyla yemeğe çıkacağını söyleyip çıkmıştı evden. Larissa geniş salonlarındaki siyah deri koltuğa uzanıp gözlerini yumdu. Amacı uyumak değildi sadece kafasını toplaması ve odaklanması gerekiyordu. Eve gri bir sükût hâkimdi. Sadece açık pencereden gelen kuş sesleri ile bahçenin ötesindeki yolda oynayan çocukların kahkahaları duyuluyordu. Larissa çığlık atarcasına gülen bu çocuklara odaklandı ve onların duygularını hissetmeye çalıştı. Epey bir uzakta olmalıydılar çünkü ne kadar uğraşırsa uğraşsın hiçbir şey hissedemedi. Annesiyle tartıştığı o günden beri birçok deneme yapıp neler yapabileceğini öğrenmişti. Şimdi ise neler yapamayacağını ölçmeye çalışıyordu. Anladığı kadarıyla belli bir uzaktakilerin duygularını algılayamıyordu. Derin bir nefes alıp gözlerini açtı. Bu yeterli değildi daha fazla şey bilmeliydi. Uzun bir süredir ailesinden gizli bu konuyu araştırıyordu ancak henüz bir arpa boyu kadar bile yol kat edememişti. Artık neredeyse 18’ine girecekti ve bu konuyla ilgili bir şeyler yapması gerektiğine inanıyordu. Bir şekilde özel bir yaradılışı olduğuna inanmak ona çok uç geliyordu. Kendisi gibi başkaları da olmalıydı. Uzandığı koltukta doğrulup oturma pozisyonu aldı ve kafasının ellerinin arasına alarak bir süre öylece bekledi. Bu konuyu uzun süredir düşünüyordu ve artık bir tür kâbus halini almıştı. Biraz sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Ani bir hareketle ayağa kalktı ve hızlı adımlarla salonu boydan boya geçip hole ulaştı. Telefonunu ve anahtarlarını cebine sokuşturduktan sonra kapıdan çıkıp kendini sokağa attı. Annesi muhtemelen bir iki saat daha ortalarda olmayacaktı. Bu parka inip biraz temiz hava almak için fazlasıyla yeterli bir zamandı.

Park neredeyse boştu. Güneş her ne kadar tüm cömertliğiyle parlıyor olsa da hava serin sayılırdı. Larissa parkın kuytu bir köşesinde bir ağacın gölgesine ilişmeye karar verdi. Uygun bir yer buldukta sonra yemyeşil çimenlere uzanıp kuşların cıvıltısını dinlemeye koyuldu. Annesi onu böyle yerlere uzanmış bir şekilde görse ne düşünürdü acaba? Larissa bunu düşünürken hafifçe gülümsemekten kendini alamadı. O sırada tuhaf bir şeyin varlığını hissetti. Hemen ayakucunda bir şey vardı ve durmuş ona bakıyordu. Hafifçe doğrulup ne olduğuna baktı ve gördüğü şeyin etkisiyle hemen toparlanma ihtiyacı duydu. Hatta birkaç kere göz kırpmak zorunda bile kalmıştı. Hayır, yanlış görmüyordu. Bu bir penguendi. Larissa içgüdüsel olarak etrafına bakıp yanlışlıkla bir hayvanat bahçesine mi geldiğini kontrol etti. Elbette ki bu mümkün değildi. Nerde olduğunun farkındaydı. O zaman Londra’nın ortasındaki bir parkta bir penguen ne halt ediyordu? Bir hayvanat bahçesinden kaçmış olabilir miydi? Bir penguenin böyle bir şey yapmış olması ona pek mantıklı gelmiyordu ama başka ne olabilirdi ki? Çok geçmeden Larissa başka bir tuhaflık fark etti. Bu öylece durmuş ona bakan penguen de farklı bir şey vardı. Larissa sanki onu uzun süredir tanıyormuş gibi hissediyordu. Hatta sanki kendisinin bir parçası gibiydi. Ona ait gibiydi.

“Ne saçmalıyorum ben?” Hızla düşünceleri kafasından uzaklaştırıp etrafına baktı. İlerde kumlarla oynayan birkaç çocuk ve onların banklarda oturan ebeveynlerinden başka kimse yoktu etrafta. Kimse orada duran şeyin farkında değil miydi gerçekten? Parkta bir penguen olması sadece Larissa için mi tuhaftı yani? Bakışlarını bankta oturan insanlardan ayırmadan ayağa kalktı. Bu ani hareketiyle birkaçının dikkatini çekmişti anlaşılan ancak sadece kafalarını kaldırıp Larissa’ya bir bakış attıktan sonra başlarını çevirmekle yetindiler. Görmüyorlardı. Orada duran neredeyse 40 cm. boyutundaki pengueni görmüyorlardı. Larissa tekrar penguene döndü ve tüm bu süre boyunca onun kendisini izlediğini düşündü. “Sen burada olmamalısın.” Penguen hafifçe başını yana eğip masum gözlerle baktı ona. Sanki bir şey anlatmaya çalışıyor gibiydi."Öyle mi dersin?” Bu sözler Larissa’nın etrafında bir tur dönmesine ve birkaç adım gerilemesine neden oldu. Kim konuşmuştu? Bankta oturan insanlar bu kadar yakında gelen bir ses için fazla uzaktaydılar. Larissa’nın konuşanın bir insan değil de karşısında duran penguen olduğunu anlamasın birkaç dakikadan fazla zamanını aldı. “Se-sen… Sen ne dedin? Sen konuştun mu?” Gözleri neredeyse yuvalarından çıkacak kadar açılmıştı. “Evet, seni zeki şey!” Larissa nefesinin kesildiğini hissetti. Bir an için dizlerinin bağı çözüldü ve yere oturmak zorunda kaldı. Karşısında kimsenin görmediği bir penguen duruyordu ve üstüne üstelik konuşabiliyordu. “Aklımı kaçırmış olmalıyım. Kesinlikle delirdim. İşte kanıtı!” Larissa’nın tuhaf davranışları bankta oturan kadınlardan birinin dikkatini çekmiş olmalıydı ki ona anlamsız bakışlar atıyordu. Larissa hızla toparlanıp ayağa fırladı ve koşar adımlarla evine doğru ilerledi. Arkasına bir kez bile bakmadı. O şey her neyse parkta kalmasını umdu. İçten içe bunun doğru olmadığını bilse bile.

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz