Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Avec la famille, de retour à la même.

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Avec la famille, de retour à la même. Empty Avec la famille, de retour à la même. Salı Haz. 12, 2012 7:07 pm

Sidonia Doris Blecher

Sidonia Doris Blecher
Sobrius | Tiro
Sobrius | Tiro


    Ailesiyle buluşmak adına Paris'te yürümeye devam ediyordu. Günübirlik gelmişti buraya, ta Amerika'dan. Birkaç saat annesi ve babasıyla vakit geçirdikten sonra geri dönecekti ait olduğu yere. Uzun süre sonra kendine gelmiş olmanın verdiği rahatlıkla davranıyordu. Hala sinirliydi, hala agresifti, hala huysuzdu. Ama uzun süredir görmediği ailesine karşı böyle davranamayacağını kendisi de biliyordu. İçinde hafif de olsa heyecan vardı. Zaten Paris'te buluşmaları yetiyordu onun için. Marsilya'da yaşarken, ailesini buraya getirmek için neler yapmıştı oysa. Hiçbiri de yanaşmamıştı buna, hiçbir zaman gidememişti genç kız. Okul gezilerine bile izin vermemişti ailesi, gerçi sinir kontrolü sorunu olan bu genç kız hiçbir yere yalnız gitmemişti Arizona dışında. Orada da gayet mutluydu, okula daha yeni başlamıştı fakat yine de ailesini görme izni verilince de orada durması anlamsızdı. Anlaşılan uzun bir süre görmeyecekti, bu da rahatlatmak adına yapılan bir işti. Minik çantasıyla beraber hangi caddede olduğunu bilmeden yürüyordu. Cep telefonuna sarılmıştı, arkadaşlarına mesaj atıyordu. Gerçi, burada yaşayan pek arkadaşı yoktu ama ailesiyle kısa bir özlem giderişin ardından onlarla buluşması iyi olabilirdi çünkü daha Amerika'da kendine arkadaş bulamamıştı. Normalde bu kadar asosyal değildi, sırf fiziği için bile olsa yanında dolaşanlar vardı. Gittiği okulda öncüydü, modayı o yaratırdı, erkekler peşinden ayrılmazdı. Orada ise hiç kimsenin umrunda değildi. Zaten binası nedeniyle pek de tutulmuyordu, kimse onlara yaklaşmak istemiyordu. Takım da kendi içinde birbirine kilitlenmiş değildi, herkes kendi alemindeydi. Kimi zaman burayı özlediğini rahatça söyleyebilirdi. Başını telefondan kaldırdı ve çevreyi incelemeye başladı. Henüz görünürde kimse yoktu, zaten nerede olduğuna dair bir fikri de yoktu. Deri cizdanını cebinden hızlı bir hareketle çıkardı ve içindeki nakiti saydı. Taksiye yetecek parası vardı, artıdan hediyelik eşya almak istediği için bir miktar parayı da sağ cebine koydu ve hemen oradan geçen bir taksiyi sol elini havaya kaldırarak durdurdu. Ürkekçe taksiye bindikten sonra çantasından kulaklıklarını çıkardı ve müzik dinlemeye başladı. "I know the darkness, i came the farthest, just like a waving flag, and then it goes back." Gözlerini sokağa çevirdi, kulaklığında müzik devam ederken. Dışarıdaki gençlerin tek derdi beğenilmekti. Bardan diskoya dolaşıyorlar, içip yiyip sızıyorlardı. Oysa kendisinin taşıdığı yük çok ağırdı. O bir seçilmişti, her ne kadar bunu kendisi istemese de. Tekrar aynı şeyleri düşünmek istemiyordu fakat bir an olsun aklından çıkaramadığı kendi benliğiydi bu. Dolayısıyla ondan kurtulması, söküp atması mümkün değildi. Onunla yaşamayı öğrenmesi gerekiyordu ama sorun tam da burada başlıyordu. Öğrenmeyi reddediyordu. Kendini hala sorunlu gibi hissediyordu, hem de ondan çok daha büyük yetenekleri olanlar olmasına rağmen. Taksinin durmasıyla kendine geldi, taksimetrede yazan fiyatı çıkardı ve taksiciye uzattı. Taksicinin elinin kendi eline değmesiyle içinde bir ürperti oluştu ve kendini geri çekerek taksiden dışarı attı. Taksi hızla uzaklaşırken, o ailesiyle buluşacakları yeri arıyordu, birkaç adım sonra oraya ulaştı. Burası Paris'in en ünlü mekanlarından biriydi, babasının nasıl olup da paraya kıydığını anlayamıyordu. Belki de sadece bir su içip çıkarlardı buradan. Spor ayakkabı giymeye alıştığından, mekandan içeri girdiğinde kimsenin dikkatini üzerine çekememişti. Eskiden olsa sırf topuklu ayakkabı seslerinden bakışlar ona dönerdi. Şimdiyse sıradan bir insan olmuştu. Okulda gözlerden ırak yaşamak isteyen kız, şimdi dikkat çekmek istiyordu. Bir süre çabaladı, kimse ona bakmayınca mavi gözleri ailesini aramaya başladı. O sırada dimdik oturuşuyla ve bıyıklarıyla Alman ekolünden geldiğini belli olan babasını gördü. Daha önce hiç yapmadığı bir şeyi yapmak geliyordu içinden, ona sarılmak. Yeteneğini ona bağırarak keşfeden bir kız için zordu bu ama doyasıya sarılmak istiyordu babasına. Yavaş adımlarla ilerlerken kızını görünce gözlerinin içi gülen annesini gördü ve de, zor anlarında hep yanında olan kuzeni Joseph'i. Joseph, çocukluk aşkı denebilirdi Doris'in. Ona karşı bir hayranlığı ve zaafı olmuştu hep. Şimdiyse en yakınlarından biriydi. Ona göz kırptı, ardından içinden geçeni yaptı. Koşarak babasına sarıldı. Kızının bu çıkışı karşısında şaşırdığı belli olan adam da kızına sarıldı. Normalde ikisi de bunu hiçbir şekilde yapmazdı ama araya mesafeler girince sevgileri depreşmişti. Bir süre babasıyla öyle kaldıktan sonra annesine sarıldı. En büyük yardımcısına. Ardından Joseph'e gitti, yanağına bir öpücük kondurdu yakışıklının ve yanına oturdu. Hepsi birbirlerine bakıyordu, hepsinin yüzünde gülümseme vardı. Bu aile, daha önce hiç böyle olmamıştı. Hepsi birbirlerine gülümsüyordu, dışarıdan aptalca bir görüntü oluştursa da hepsinin arzuladığı daima bu olmuştu. Sonunda Doris konuşma ihtiyacı hissetti. "Özledim, hem de çok." dedikten sonra gözlerini babasına çevirdi. Babası kızına ilk kez böyle sevgiyle bakıyordu. Ardından Doris, bakışlarını annesine çevirdi. İdolü, şu anda ona ağlayarak bakıyordu. Omuzlarını silkerek kıkırdadı, en ufak şeye ağlayan annesine hep gülerdi zaten. Joseph'e döndü sonra, başını onun omzuna yasladı. İşte istediği tam da buydu, uzun zaman sonra elde edebilmişti onu. Bunu elde etmek için uzaklara gitmişti fakat sonradan amacına ulaşmıştı, önemli olan buydu.

    Qui voit tout émotionnel.

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz