Chosen Master RPG
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

ben bir boğayım.

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1ben bir boğayım. Empty ben bir boğayım. Salı Haz. 12, 2012 6:44 pm

Sidonia Doris Blecher

Sidonia Doris Blecher
Sobrius | Tiro
Sobrius | Tiro

    "Buvez un peu plus cher?"

    Beş arkadaş içebildikleri kadar içiyorlardı. Dünya umurlarında değildi, sadece gençliklerini yaşıyorlardı o an, orada. Doris uzun bir süredir böyle hissetmemişti. Özgürdü, istediğini yapıyordu. Ailesinden uzaktı. Kurallara bağlı kalmıyordu. Alman olduğunu belli etmiyordu, sadece içinden geleni yapıyordu. İki arkadaşı az ötede aşk yaşarken Lucas, Frederic ve o içiyorlardı. İçerden arada bir yanındakilere çapkın bakışlar atıyordu, yanındakiler de ona aynı şekilde bakınca yan taraftaki çift kadar olmasa da dudak bileşimi yaşanıyordu. Benliğini bulmuştu, aklında o an içmek ve öpmek dışında hiçbir şey yoktu. O sırada cep telefonunun çaldığını gördü, şortunun cebinden çıkardı ve keş bir gülümsemeyle ekrana baktı. Birden nefesi donmuştu, arayan babasıydı. Annesi olsa durum kesinlikle daha kolay olurdu fakat babasıyla sarhoş bir şekilde konuşamazdı. Onun arkadaşlarıyla beraber masum bir okul gezisinde olduğunu zannediyordu. Usulca telefonu açtı, korkakça. "Alo?" dedi bütün sarhoşluğundan arınarak. Aslında böyle konuşabileceğini düşünmüyordu fakat, birden sesi normal çıkmıştı. Babasının yanında süt dökmüş kediye dönen kıza zorluk çıkaracak tek şey yanındaki arkadaşlarıydı. Kız telefonla konuşurken bağırmaya başladılar. Doris eliyle onlara susmalarını işaret ediyordu ama nafile. Ayağa kalktı ve yürümeye başladı. O sırada babası bir şeyler diyordu fakat kızın dinlediği yoktu, adamın her dediğini onaylıyordu. O sırada omzundan aşağıya inmiş tişörtünü düzeltmekle meşguldü. O haliyle biri görse kesinlikle ona kötü bir şekilde itham ederdi. Bunu istemiyordu, gerçi ormanda da normal bir insan bu saatte olmazdı. Telefonda babasının konuştuğunu anlamıştı, fakat anlamamış olmayı yeğlerdi. Bağırıyordu yine, okulu arayıp okul gezisi olmadığını öğrenmişti. Sonunda kız dayanamadı ve o da bağırmaya başladı. "Belki gelirim belki gelmem sanane ki!" Hızla telefonunu kapattı ve cebine koydu. Ailesinin ona karışması en nefret ettiği şeydi. Hışımla yürümeye başladı, önüne çıktığının hiçbir önemi yoktu. Rüzgardan üşümeye başlamıştı, sonuçta burası Moskova'ydı bir orman bulmaları bile şanstı. Arkadaşlarının yanına gitmeye bile tenezzül etmiyordu. Şu anda hiçbir şey düşünmüyordu, yeterince kızmıştı. Siyah saçlarını geriye attı ve olduğu yere çöktü. Avazı çıktığı kadar bağırmak istiyordu, bunu en son bir hafta önce yapmıştı. Yaptığında iyi şeyler olmuyordu maalesef, o dahil çevresindeki herkes zarar görüyordu. Normal bir kız olsaydı eğer, bağırmakta tereddüt etmezdi ama onun bağırışının altında çok farklı şeyler gizliydi. Bunu ailesi de biliyordu fakat yine de ona böyle davranmakta ısrar ediyorlardı. Annesi biraz daha ılımlıydı fakat babası katı herifin tekiydi. Eski zamanları düşündükçe daha da sinirlendi ve bağırmaya başladı. Canının acıyacağını ve bu yaptığının etkisinde birkaç yıl kalacağını biliyordu fakat yine de her şeyi göze almıştı. Çimenlerin hareket ettiğini gördü, önünde çoğu çimen hareket ediyordu. Bu sırada Doris'in kulaklarında yankılanıyordu kendi çığlığı. Kız bağırmayı bitirmişti, yine de hala bağırışını duyuyordu. Kulaklarını kapattı yan döndü. Bunu yapmaması gerektiğini, en baştan sinirine yenik düşmemesi gerektiğini biliyordu. Gözünden yaşlar süzülmeye başlamıştı. Sol elinin arkasıyla yaşlarını sildi ve öylecene durdu bir süre. Acayip bir ses duyunca başını yana çevirdi. Bir süre gördüklerine inanamadı. Karşısında bir boğa duruyordu. Ormanda boğa ne arardı ki? Hem de kendisine doğru geliyordu ama saldırgan bir tavrı yoktu. Belki de Doris kırmızı giymediği içindi, bunu düşünerek hafifçe gülümsedi. Boğa bir süre sonra parlamaya başladı. Doris geri çekildi. Boğa aslında çok sempatikti, yani bir boğa nasıl sempatik oluyorsa. Çok iriydi, normal boyutlarından bile. Boynuzları sipsivriydi, insana değdiği an çok can yakacağı belliydi. Parlayan boğaya korku dolu gözlerle bakıyordu, neler olduğunu anlayamıyordu. İlerlemeye başladı, fakat boğa onu takip ediyordu. Her an yanında dolaşıyordu. Koşmaya başladı, boğa peşinden geliyordu. Ondan kurtulamıyordu. Kaçmaya çalışırken birden aklına bir şey geldi ve arkasını dönerek boğaya bakmaya başladı. Bir yerde okuduğu üzere Arizona'da yaklaşık yüz elli yıl önce yapılan deney sonucu okulun yıkılması ve 1960'larda bir kadın tarafından alınmasında parlayan kar leoparı önemli bir etkiye sahipti. Başını elleri arasına aldı, benliğinden asla kurtulamayacaktı.

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz